Bu yıl Almanya'nın Scheeberg kentinde düzenlenen Fit For The Future Projesi, 4 ülkeden toplamda 20 genci bir araya getiren, her geçen yıl gelenek halie gelen bir gençlik buluşmasıdır.
Türkiye'den de Ykv'nin katıldığı projede gençler hayatlarını şekillendirmeye kendilerinden başlayarak gelecekleri üzerinde fikir yürütme becerileri kazandılar. Farklı kültürleri tanıyan ve proje süresince sağlam bağlar kuran gençler sınırların önemini yitirdiği bir diyalog ortamını birlikte var etmek için çalıştılar.
Yücel Kültür Vakfı aracılığıyla; Ozan Altıntaş, Işın Çelik, Ayten Erbaş ve Mehmet Baştuğ bu keyifli projeye katılma şansına sahip oldular. Vakıf olarak kendilerini ve yaşadıkları değişimi desteklemekten büyük bir gurur ve mutluluk duyuyoruz.
İşte gönüllürimizin kelimelerinden projemiz;
''Proje inanılmaz keyifliydi. Her ülkeden gelen katılımcılar inanılmaz tatlı insanlardı ve gerçekten 1 haftalık süre boyunca o seminer evinde cenneti yaşadık bence :) Çok güzel deneyim paylaşımları gerçekleştirdik. Atölye çalışmalarını gerçekleştiren eğitmenler mükkemmel insanlardı. Tekrar teşekkür ederim size bu şansı verdiğiniz için'' Ozan Altıntaş
''Öncelikle bu güzel tecrübeye aracılık ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Çok öğretici ve aynı zamanda eğlenceli bir zaman geçirdik, ”
‘Biz yanlışları severiz, o nedenle yanlış yapmaktan korkmayın.’
Ya İngilizce’yi iyi konuşamazsam, kendimi iyi ifade edemezsem, sorduğum soru basit kaçarsa... Dolu dolu geçen bir haftanın bana kazandırdığı başlıca düşünce, programın başında belirlediğimiz ‘yanlış yapmaktan korkmama’ ilkesi oldu sanırım; çünkü doğru yapmak için yanlış yapabilme cesaretini göstermek gerekir, çünkü yanlışlarımızın en büyük götürüsü bize yeni bir düşünme yöntemi kazandırmasıdır.
Şehrin yoğunluğundan ve stresinden uzak; önce kendi içsel dünyamıza dönerek, ilerki yaşamımızda yapmak istediklerimizi netleştirerek ve bunları yapmak için bir zihin fırtınası yaparak bir haftayı geçirdik. Yağmur yağdığında salonda bağdaş kurup halka oluşturarak, güneş açtığında çimlerin üzerinde zinciri tamamlayarak; yani her anı ve her yeri bir öğrenme mekanı olarak kullanarak, bolca eğlenerek, harika bir zaman geçirdiğimi öncelikle belirtmeliyim.
Sosyal veya toplumsal bir çalışma yaparken, ne tür zorluklarla karşılaşırız? Bu zorluklar bizi genelde yıldırır mı? Peki çözmek için nasıl bir iletişim-yaklaşım-insan ilişkisi geliştirmek gerekir? Sorunları gerçekten tespit edebiliyor muyuz, peki ya çözmek için nasıl bir sistematik geliştirmemiz lazım. Bunlarla uğraşırken biraz da enerji nasıl depolayabiliriz, mesela ciddi konular üzerine düşünürken arada oyunlar oynamak bizi rahatlatır mı?
Hakikaten rahatlatır, zihnimizi açar, birbirimizi oyunlar sayesinde daha iyi anlarız, oyun bütünlüğü içerisinde hepimiz özgün ve öznel bir parçayızdır, ve bu her birimize değer katar, sorun çözmede özgüven verir. Programda özellikle kullanılan özgün öğrenme yöntemleriyle bazı günler sabah 9 buçuktan akşam 10’a kadar sıkılmadan seminerler yaptık bu sayede. Akşamları kamp ateşinin etrafında farklı ülkelerden gelen arkadaşlarla daha samimi sohbetlere daldık, aynılıklarımıza şaşırdık, kamp ateşinin dalgasıyla zihnimizi arındırdık.
Hepimiz şehirde yaşamaktan şikayet etsek de, ilk iki günden sonra kalabalığı özlemeye başladık. Hadi Dresden’e gidelim, akşamdan en güzel kıyafetlerimizi giyip bayram gezisine çıkacakmışız gibi heyecanla sabahı gözledik. ‘Postkolonyal şehir turu’ ile Dresden’in nasıl tahrip olduğunu, değişen toplumsal yapısını şehri adımlarken bir taraftan dinledik. Sonrasında ‘Potemkin Köyü’ bienaline yol aldık. Epeyce yorulduk ve ‘evimizi’ özleyip, oraya doğru yol aldık.
Son günlere yaklaşırken, saptadığımız soruna çözüm üretme ve bunu projeleştirme üzerine yoğunlaşıp, sunumlar yaptık. Ayrılacağımız günün akşamında herkesi bir hüzün kaplasa da, vedaların mutlu olması gerektiğini düşünerek bir parti organize ettik. 1 haftadır bedenimize uyguladığımız perhizi(bir hafta boyunca vegan beslendik..) biraz esnetmeye karar verdik. Kirlettiğimizi temizledik, bulaşıklardan sorumlu olduk. Hepimiz programın bir parçasıydık yani, yani hepimiz bir bütündük aslında.
Kelimelere dökülebilenlerin ötesinde yaşanılan, hissedilen ama anlatılamayanlar kalır. O nedenle ‘Fit for the Future’ ı, ilgi duyan herkesin deneyimlemesini öneririm. – Işın Çelik